RECM (TAŞLAYARAK ÖLDÜRME) ÜZERİNE SORGULAMA HİKAYESİ
Ayşe koştur koştur sınıfa girip boş bulduğu ilk sıraya
oturdu. İslam Hukuku dersine biraz geç
kalmıştı. Allah’tan hoca anlayışlı
biriydi de diğer bazı hocaları gibi “neden geç kaldın” deyip onu bozmamıştı.
Konu: Ceza Hukuku -Had’ler,
Başlık: “Zina” Zina suçunu
işleyenlere verilecek ceza idi. Tahtaya “Recm” yazmıştı hoca, yani “taşlayarak öldürme” .
Sınıfta buz gibi bir hava estiğini hissetti Ayşe.
Hoca: Bu cezanın uygulanması için gerekli bir sürü şart var, öyle kolay değil çocuklar dedi.
- Hocam keçenin yediği doğru mu? -Ama hocam yüz değnek? Diyenler oldu ağız ucuyla, çekinerek.
Hoca: Bakın arkadaşlar bu recm mevzusu son yüzyıllarda tartışılır olmuş. Bu tartışmalar da fakihlerin icma’sını değiştirmez.
Daha önce “Sorara’yı Taşlamak” filmini izlemiş, Khaled Hosseini’nin “Bin Muhteşem Güneş” kitabını okumuş biri olarak recmin ne büyük bir işkence ve din adına yapılan ne büyük bir zulüm olduğunu biliyordu Ayşe.
Afganistan’daki Farkhunda geldi aklına. Dalmıştı. Onun
yüzlerce insanın ve polisin gözleri önünde, bir şarlatanın ağzından çıkan bir
sözle, iftira ile kameralar önünde nasıl vahşice öldürüldüğü geldi gözlerinin
önüne. Ayşe’nin İçi kabarmıştı.
Kendine geldiğinde
bir arkadaşı soru için söz almıştı.
-
Hocam, kurşunla kafasına sıkılsa, maksat öldürmekse daha iyi değil mi? ( O çocuğun da içi elvermemişti belli ki, vicdanı, işkence ederek öldürmektense bir kerede bitsin daha iyi diyordu )
Hocam, kurşunla kafasına sıkılsa, maksat öldürmekse daha iyi değil mi? ( O çocuğun da içi elvermemişti belli ki, vicdanı, işkence ederek öldürmektense bir kerede bitsin daha iyi diyordu )
-Yoo dedi hoca, özellikle taşlarla olmalı. Ulema o taşların
mahiyetini bile anlatmış. Ne çok büyük olacak ne de çok küçük olacak. Ve bu
cezayı uygularken bir gurup müslümanın bunu izlemesi gerekiyor.
Kafası karışmıştı Ayşe’nin, ayetlerde bu gibi tabirlerin olduğunu hatırlıyordu.
…..”inananlardan bir gurup tanık olsun …vs” Uff dedi içinden, yakın zamanda konuyla
ilgili okuma yapmamış olmamın pasifliğini yaşıyorum. Şimdi susup kalmam bu
yüzden. Halbuki biliyorum Kur’an’da recm
olmadığını. Hocaya Allah’ın emretmediği bir şeyi Allah emretmiş gibi
sunmasından dolayı kızgınlık hissediyordu. Ama şimdi konuşabilecek kadar
ayetleri hatırmaladığı için, daha çok kendine kızıyordu.
Hoca Hz. Peygamberin uygulamasında iki örnek olduğunu anlatıyordu:
- Birinci örnek; Zina ettiğini söyleyen bir kadın Allah Resulü’ne
gelip cezasını çekmek istediğini söylemiş. Allah Resulü onu duymamazlıktan
gelip başından göndermiş. Tekrar tekrar gelip ısrarla cezasını çekmek
istediğini söyleyen kadını dördüncü defa gelişinden sonra Hz. Peygamber (as)
recmettirmiş.
İkinci örnekte, aynı sebeple gelen kadının hamile olduğunu,
doğumdan sonra gelmesi için
gönderdiğini, doğumdan sonra geldiğinde
de iki yıl bebeğini emzirmesi için gönderdiğini toplamda bu kadında dört kez
geldikten sonra recm ettirdiğini ve bu bilgilerin hadis kitaplarında yazdığını
söyledi. Allah Resulünü bunu yapmak istemediği defalarca göndermesinden
anlaşılıyor...
Ayşe içinden, hocamız aynı ders içinde kendisiyle ne kadar çelişmişti.
Hem recm etmek istemeyen bunu olabildiğince erteleyen,
savuşturan, merhametli bir peygamber, hem de sizi onlara karşı acıma tutmasın
diyen Allah!
Haşa peygamber Allahtan daha mı merhametliydi?
Hani Rahman ve Rahim olan merhametlilerin en merhametlisi
olan O idi?
Allahın böyle açık emrine rağmen mi Hz. Peygamber bunu yapmaktan
kaçınmıştı?
Hocamız anlattıklarındaki tutarsızlıkları fark edemiyor mu
acaba? Diye düşündü.
Ders devam ediyordu zihni düşüncelere dalıyor, düşündükçe ruhu daralıyordu.
Bu zina tek başına yapılmıyor ki, bu suça istinaden recm
cezası uygulayan Afganistan gibi ülkelerden genelde kadınların taşlanarak
öldürüldüğü görüntülere şahit oluyoruz. Nasıl bir adalet anlayışıdır bu? Diyordu
içinden.
Recmin uygulanabilmesi için gereken şartlar olduğunu, mezheplere göre bu şartlarda değişiklikler görülebildiğini anlatıyordu hoca. Mesela, dört şahidin bu zinayı gözleriyle görmeleri gerektiğini ve bu şahitlerin erkek olması gerektiğini söylüyordu. Bazı mezheplerde kadının da şahitliğinin kabul edildiğinin fakat hepsi kadınsa şahit sayısının sekiz olması gerektiğini anlatıyordu.
Burada kadını insan yerine koymayan mezhepler olduğuna mı yansın, insan sayıp şahitliğini kabul edip bu defa da erkeğin yarısı kadar gören, yarım insan sayan görüşlerin olduğuna mı yansındı? Bu, iki kadının ancak bir erkek etmesi mevzusu da ayrı bir problemi dindar zihniyetin diye düşündü. Neyse bu ayrı mevzu onu daha sonra araştırırsın, ama senin önce şu recm konusundaki bilgilerini tazelemen, Kur’an’daki ilgili ayetleri tekrar okuman gerek dedi kendi kendine. Okuldan eve dönerken hemen telefondan konuyu araştırmaya başlamıştı bile. Yol boyu okudukları onu heyecanlandırıyordu. Bu konuyu etraflıca araştıracak, notlarını derste hocaya soracaktı. Zira biz Yahudi olmadığımız halde Yahudilikten Arap toplumuna sızan bir geleneği, İslam’ın emriymiş gibi sınıfa sunmak dine yani Allah’a yapılmış bir iftira değil de nedir? Dedi içinden. Sabırsızlanıyordu. Akşamüstü arkadaşı mesaj attı.
- Ödevi ne yaptın? Hazırladın mı?
- Hayır, benim uğraştığım başka bir araştırma konusu var.
- Hayırdır? Dedi
Zeynep.
- Şu derste işlediğimiz recm konusu vardı ya onunla ilgili
araştırdıkça hocanın anlattıklarının aksine deliller buluyorum ayetlerden.
- Ciddi misin çok merak ettim. Bu konuyu konuşmak üzere
yarın öğle arası kantinde buluşalım mı?
Ertesi gün kantinde “Hadi göster bakalım âlime hanım bulduklarını.” Dedi gülerek.
Necla ile Gülsüm de dört çay alıp yanlarına gelip oturdular
sohbete dâhil oldular.
Ayşe: Bakın arkadaşlar, Nisa suresi 15,16. Ayette;
“Kadınlarınızdan fahişeye varanlara aranızdan onların aleyhine dört şahit getirin. Onlar
şahitlik yaparsa, bu kadınları evlerde hapsedin. Ta ki ölüm onları alıncaya
kadar veya Allah onların yararına bir yol açıncaya kadar.
İçinizden iki kişi fuhuş
yaparlarsa, onlara eziyet edin. Eğer tövbe eder kendilerini ıslah ederlerse
eziyetten vazgeçin. Allah tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametlidir.”
Diyor.
Bu Ayetten ne anlıyorsunuz?
Zeynep: Ölene kadar evlerinde tutun dedi, ömür boyu hapis yani değil mi?
Gülsüm: Evet, ama Allah onların lehine bir yol açıncaya kadar diyor.
Necla: Nasıl bir yol olabilir ki?
Ayşe: Bu insanlar eğer şehvet düşkünlüğünden bu suça yöneliyorlarsa, Allah evlenmelerini sağlayacak bir fırsat çıkarabilir karşılarına. Bu durumda meşru ve temiz şekilde ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.
Gülsüm: Şöyle de bir durum var, dört kişinin görebileceği bir zinayı düşünüyorum da bu pek ihtimal dahilinde gelmiyor.
Ayşe: Bu açık seçik, ayan beyan yapılan bir şey olsa gerek. Ki, bu işi gelir kapısı haline getiren fahişe diye anılan kadınları kastediyor olabilir. Yoksa kim kimi dikizleme hakkına sahip ki?Allah tecessüs etmeyi/insanların gizli hallerini araştırmayı yasaklamıştı bile. Bu arada Allah, Nur suresi 26. ayette "kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara layıktır" der.
Hatta Nur suresi 3. ayette inananlara zani(zina eden)lerle evlenmek yasaklanmıştır.
Zeynep: Allah bir yol açacak mı o ev hapsindeki kişinin hakkında kesin olarak?
Ayşe: Bunu bilemeyiz, Allah bilir. Dilerse çıkış yolu gösterir.
Gülsüm: Bence burada Allah’ın yardımı, kişinin yaptıklarıyla, pişman olup iyi işler yapmasıyla doğru orantıdadır. Ayetin devamında zaten “kendilerini ıslah ederlerse” diyor.
Bence de öyle dediler, hep bir ağızdan.
Necla: kendini düzeltmeyene Allah ölünceye dek yardım göndermeyebilir mesela. Tüm hayatını evinde geçirmek durumunda kalabilir.
Gülsüm: Buradan şöyle bir anlam çıkmıyor mu? Açıkça fuhuş yapan kadınların evlerinde tutulmalarını, dışarı bırakılmamaları emredildiğine göre bu, namuslu kadınların serbestçe dışarı çıkıp işlerini görebilecekleri anlamına gelir.
Necla: Evet. Biz kadınların okula gelmesini, çalışmasını sanki İslam’a aykırıymış gibi anlatan bazı hocalar vardı ya, bizim bunları yaparken kötü bir şey yapıyormuşuz gibi vicdan azabı çekmemizi sağlıyorlardı bir de.
Zeynep: Hadi recmle ilgili ayete gel, meraklandım.
Ayşe: öyle bir ayet bulamayacağız canım, bekle bir dakika. Nüzul (iniş) sırasına göre Nisa suresinden sonra Nur Suresinin ikinci ayeti var sırada. Diyerek önündeki Kuran’ı açtı.
“Zina eden kadın ve
erkeğin her birine yüz sopa vurunuz. Eğer Allah’a ve ahret gününe
inanıyorsanız, Allah’ın dinini uygulamada sizi acıma tutmasın. Cezalarına bir
gurup mümin de tanık olsun.
Gülsüm: İşte hoca da böyle söyledi, acınmamalı ve insanların şahitliğinde olmalı demişti değil mi?
Ayşe: Ama Allah bunu yüz sopa vurma konusunda söylüyor dikkat edersen. Hocanın dediği gibi taşlayarak öldürme yani recmde değil! Bak bu konudaki bir rivayeti okuyayım; Hz. Ömer’in oğlu zina eden cariyesinin ayaklarına vurmuş, oğlu Abdullah da kendisine “Allah’ın cezasını uygulamada sizi acıma tutmasın” ayetini hatırlatınca, “oğlum Allah bana onu öldürmemi veya sopayı kafasına vurmamı emretmedi” diye cevap vermiş.
Gülsüm: İnsan için dövülmek; onur kırıcı, küçük
düşürücü zor bir ceza. Hele bir de halkın huzurunda dövülmek son derece mahcup
edici olduğundan nefse ağır gelen bir ceza. Caydırıcı olsa gerek.
Necla: Ama hoca bu 100 sopayı bekarlar için zina cezası. Evlilere recm oluyormuş.
Ayşe: Kızlar bazı müseffirler; ilk konuştuğumuz ayet olan Nisa/15’teki ev hapsi cezasının, sonra gelen Nur/2 ile nesh edildiği (hükmünün kaldırıldığı), onun da hadis ile yani peygamberin uygulamasıyla nesh edildiği görüşündelermiş. Demek oluyor ki bu müseffirlere göre Allah zina eden kadına ilk önce ev hapsi öngörmüş, sonra 100 sopayla hükmü değiştirmiş daha sonra da recm uygulaması getirilmiş.
Daha bitmedi kızlar. Nisa Suresi 25. ayet var, şimdi
onu okuyacağım.
Gülsüm: Bu arada çaylar bitmiş, ben çaylarımızı tazeleyeyim.
Gülsüm giderken tembihledi “Ben dönünceye kadar devam
etmeyin sakın, bir şey kaçırmak istemiyorum.”
Arkalarındaki masada oturan bir başka İslam Hukuku hocasını
gördü, selam verdi. “Evet nerede kalmıştık.” Diyerek çaylarla dönen Gülsüm'e
kızlar çaylar için teşekkürlerini ilettiler. Tam konuya döneceklerdi ki Zeynep, yan masada
yalnız oturan hocalarını da masalarına çağırmayı teklif etti. Seslendiler ve
hoca çayını alıp kızların yanına geldi.
Ayşe: Hocam hadler konusunda zinanın cezasına dair yaptığımız araştırma hakkında konuşuyorduk.
Hoca: Evet devam edin.
Gülsüm: En son Nisa/25’i okuyacaktın Ayşe.
Cariyelerin evlendikten sonra fuhuş yapmaları halinde, hür
kadınların yarısı kadar ceza alacaklarını söyleyen ayeti okudu Ayşe ve ekledi.
Ayşe: Evlilerin aldığı cezanın yarısı! Eğer evli kadınlar, zina yaptıkları ispat edilirse recm edilecek olsa, evli cariyeye cezanın yarısını nasıl uygulanacak? Recmin yarısı olur mu?
Necla: Gerçekten de insanın yarısı recm edilemeyeceğine göre bu mümkün değil. Hem de evli bekar ayrımı göremedim ben. Sadece cariye yani köle durumundakiler ile hür olanların cezasında ayrım var. Yanılıyor muyum?
Zeynep: Sahi mezheplerde bekar – evli olmalarına göre cezalar ayrılıyor demişti hoca, değil mi? Halbuki hür – köle ayrımı varmış Kur’an’da.
Ayşe: Hocam sizce bize anlatılanları ve yüzyıllardır doğru kabul edilegelen inanç ve uygulamaları sorgulayarak yanlış mı yapıyoruz?
Hoca: Neden yanlış olsun? Aksine ben sizi tebrik edecektim. Araştıran sorgulayan gençler olmanız hoşuma gitti.
Gülsüm: Hocam bunu atalarımıza ecdadımıza hatta sahabeye saygısızlık olarak niteleyenler var.
Hoca: Biliyorum, bilmez miyim? Aynı camianın içindeyiz sonuçta. Ben sizin sıralarınızda iken fakültedeki hocalarımızdan biri de aynen bu saydığınız ayetleri delil göstererek recmin Kur’an’da olmadığını savunuyordu. Ama diğer hocalarımız tarafından tabiri caizse linç ediliyordu.
Ayşe: Peki hocam mezhep imamları veya peygamberimizin recm ettirdiği iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hoca: Mezhep imamlarının tüm görüşlerinin bizlere kadar sağlıklı şekilde aktarıldığını düşünmüyorum. Özellikle İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin çizgisine bakacak olursak, onun bu kanaatte olmasına pek ihtimal vermiyorum. Bu kanaatteyse bile bu konuda ona katılmama hakkımı kullanıyorum. Peygamberimizin recm ettirdiğini iddia eden rivayetlere gelince, bunlar iki kişinin aktarımı olup çelişkilerle doludur. Akıl, mantık ve Kur’an öğretilerine aykırıdır. Yahudilerden Araplara geçmiş geleneğin, peygamber sözü (hadis) biçimine sokulmasından ibaret sözlerdir. Ayetlerin sünnetle nesh edilmesine yani peygamberin uygulamalarının Kur’an hükmünü kaldırdığına katılmıyorum. Allah rasulü ayetlere ters eylemlerde bulunmaz, onlara aynen uyar.
Ayşe: Ben de bu konuyu araştırırken recmin Yahudi hükümlerinde olduğuna dair bilgilere rastlamıştım hocam.
Hoca: Hz. İsa için şu anlatı çok bilindiktir: Zina yaptığı iddia edilen bir kadını taşlamak için can atan topluluğa Hz. İsa şöyle der: “İlk taşı, günahsız olan atsın.” Ve kimse taş atamaz.
Matta 5/27’de şöyle der: “Zina etmeyeceksin
denildiğini işittiniz. Ben size derim ki, bir kadına şehvetle bakan her adam
yüreğinde onunla zina etmiştir.” Hz. İsa burada asıl günahın düşünce kirliliği
olduğu vurgusunu yapıyor. Zihni ve niyeti temizlemenin önemini anlatıyor.
Gerçekte o önlerine getirilen kadın kadar günahkâr olan insanların günahını
gizleyememiş olan kadından daha üstün, temiz, masum olmadığı mesajını veriyor.
Gülsüm: Bahsettiğiniz bu anlatıyı çok duymuştuk hocam, verdiği mesaj harikaymış. Bana Kur’an’daki bir ayeti hatırlattı bu anlattıklarınız hocam. Hani bakışlarını indirsinler diyordu ya bir ayette, hangisiydi?
Hoca: Evet, Nur Suresi 30, 31. Ayetlerinde geçiyor. İnanan erkek ve kadınların kötü düşünceyle bakmamaları, kötü bakışlarını yummaları emredilir. Dediğin gibi Kur’an da aynı şeyi vurgulamaktadır.
Sohbetiniz çok güzeldi ancak benim artık derse girmem
gerekiyor, öğrencilerimi bekletmeyeyim.
Ayşe: Katkılarınız için teşekkür ederiz hocam.
Hoca: Ne demek. Bu araştırma ve sorgulama azminizi hiç kaybetmemenizi dilerim.
Ertesi gün öğle arasında sohbetlerine kaldıkları yerden
devam etmek üzere tekrara kantinde buluştular. Selamlaşıp iki hoşbeşten sonra
çaylarını alıp bir masaya oturdular.
Gülsüm: Dün ben de biraz konu hakkında araştırma yaptım ve Nur Suresi 8. ayette “Lian” denen karşılıklı yeminleşme durumuna rastladım."Karşılıklı lanetleşme" de deniliyor. Orada; kocası tarafından zina suçuyla suçlanan kadınların 4 kez bu işi yapmadığına dair yemin etmesi, 5. kez de kocası doğru söylüyor ise Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesi üzerine kendisinden azabın kaldırılacağını söylüyor. Ayette Allah "azabın" kaldırılacığını söylüyor, "recmin" değil. Eğer Allah’ın emri recm olsaydı recmin kaldırılacağını söylerdi.
Necla: Ayetleri okurken benim dikkatimi çeken bir nokta oldu. İffetli kadınlara suç isnad edip dellilendiremeyenlere 80 sopa cezası olduğunu buyuruyor Allah. Zina edene 100 iken, iftirada bulunana neredeyse bunun kadar bir ceza emrediyor. Burada Allah’ın kadını korumaya yönelik bir hükmünün olduğunu görüyoruz. İffetli kadınlara gelişigüzel iftira edilmesini engellemek için ağır yaptırımlar koyuyor.
Ayşe: Bakın ben de size bu konuyla ilgili annemin çok eskiden anlattığı bir mağduriyeti anlatayım. Memlekette evli bir adam başka bir kadını seviyor, onunla gizli bir ilişkisi oluyor. Evli olduğu karısından boşanmak için ona iftira ederek evden kovuyor. Hiçbir hak elde edemeden mağdur kadın baba evine yollanıyor. Tabi bu suçu atan kendi kocası olduğu için kimse aksini düşünmüyor. Annemler kadını yakından tanıyan komşuları olduğu için bu taraklarda bezi olmadığını biliyorlarmış ama hiçbir şey yapamamışlar. Oysaki şimdi ayetleri okuyunca görüyorum ki Allah ne güzel çözümler sunmuş kitabında. Boşuna Kur’an’ı rehber edinin demiyor Allah.
Zeynep: Azhap Suresi 30. Ayet üzerine konuşmak istiyorum ben de. Peygamberin hanımlarına hitaben onlardan biri … yaptığı taktirde ona iki kat azap edileceği vurgulanmaktadır. Demek ki fuhuş yapana azap edilecektir. Eğer mezheplerin iddia ettiği gibi evlilerin fuhşunun cezası recm olsaydı peygamber hanımları nasıl iki kat cezalandırılabilirdi? Recmin yarısı olmayacağı gibi iki misli de olmaz. Ama 100 sopanın hem yarısı hem iki misli olabilir.
Gülsüm: Acaba neden peygamberimizin eşleri için böyle buyurmuş Allah?
Zeynep: Bunu ben de merak etmiştim, araştırdım. Peygamber hanımlarının şahsında yönetici durumunda bulunan, topluma örnek oluşturan insanların ailelerinin davranışlarına dikkat etmeleri gereği konusunda insanları uyarmaktadır. Çünkü onlardan çıkacak yanlış bir davranış; toplumun bozulmasına, ahlaksızlığın yayılmasına ve normalleşmesine neden olur. Bunun içindir ki peygamber hanımları davranışlarında son derece dikkatli olmaları konusunda uyarılmaktadır. Bu haşa onların zinaya eğilim duyduğu anlamına gelmez. Sadece onların saygınlığını korumalarına dikkat etmelerinin önemini belirtir.
Necla: Banim aklıma takılan bir başka nokta da şu, toplum içinde insanların dövülmesini emredecek kadar Allah’ı kızdıran ve O’na en büyük gelen suç zina mıdır? Mesela şirk Allah’ın en çok kızdığı, tek affetmeyeceğim günah dediği ve Kur’an’da en çok üzerinde durduğu konu değil midir? Ne için şirk koşana böyle bir ceza emretmiyor da zina eden için istiyor?
Ayşe: Ben bununla ilgili güzel bir yazı okumuştum diyordu ki, Allah ibadetlerin yapılmaması durumunda dünya üzerinde bir ceza uygulanmasını emretmiyor. Bu Allah ile kul arasındaki durumdur, dilerse bunu bağışlar, dilerse ahirette cezasını verir. Ancak tolumu ilgilendiren, toplumun zararına olan, toplumda fesat çıkmasına sebep olan suçlara dünya üzerinde de ceza verilmesini emrediyor ki toplum bozulmasın, doğrunun yapılması, yanlıştan kaçınılması konusunda inananlar gerekli tedbirleri alsın.
Örneğin namaz ile ilgili çok fazla ayet olmasına karşın
hiçbirinde kılmayana ceza verilmesinden bahsedilmez. Yine oruç tutmayanın da
insanlar tarafından cezalandırılmasını emretmez. Ancak hırsızlık, zina, cana
kıyma, yaralama gibi bir başkasını ilgilendiren suçların telafisi/yaptırımı
olması gerektiğini bildirmiş.
Gülsüm: Şimdiye kadar konuştuklarımızdan öğrendiğimiz bilgileri şöyle bir özetleyelim mi? Bir sonraki derste bu öğrendiklerimizi sınıfta hocamızla ve diğer arkadaşlarımızla paylaşırız.
* Allah, “Zinaya yaklaşmayınız!” demiş, ona yaklaştıracak
unsurlardan dahi kaçınmamız gerektiğini söylemiş ve zina edeni cehennemle
uyarmıştır.(17/32)
* Zina suçunun ancak 4 şahitle saptanabileceğini buyurmuş.(4/15)
* Zina edenin birini ancak zina eden ya da putperest biriyle evlenebileceğini, inananların bunlarla evlenmesinin yasaklandığını bildirmiştir.(24/5)
* Zina edenin birini ancak zina eden ya da putperest biriyle evlenebileceğini, inananların bunlarla evlenmesinin yasaklandığını bildirmiştir.(24/5)
* Zina eden kölenin ise hür olanın yarısı kadar ceza
alacağını söylemiş.(4/25)
* Eğer zina eden Hz. Peygamberin ailesinden biri ise cezanın
iki misli olacağını söylemiştir.(33/30)
* Başkasını zina ile suçlayıp sözlerini 4 tanıkla ispat
edemeyenlerin dövülmesini ve onların şahitliklerinin bir daha kabul
edilmemesini istemiştir.(24/4)
* Kendisine zina isnadında bulunulan kadınların haksız yere
ceza görmemeleri için “liyan” denilen karşılıklı yeminleşme ile cezanın kadının
üzerinden kaldırılacağını söylemiştir.(24/6-9)
*Sonuç olarak; Allah Kur’an’da çeşitli günahlar bildirmiştir. Hükmünü
zina kadar geniş biçimde açıkladığı günah neredeyse yokken recm gibi önemli bir
hükmü bildirmemesi, kuşkulu bırakması olanaksızdır. Çünkü bu ihmal edilecek bir
husus değildir.
Bu toparladıkları maddeleri recm konusunun geçtiği bir
sonraki derslerinde söz hakkı alarak konuştular. Ders bitiminde kantinde toplanmış
dersin kritiğini yapıyorlardı. Bu sefer yanlarında önceki buluşmalarında
olmayan Büşra da vardı.
Ayşe: Bu mevzuyu açmamızdan ve konuştuklarımızdan hocanın nasıl rahatsız olduğunu fark ettiniz mi?
Gülsüm: Evet, zaten sözlerinin arasında “Mezhepleri kabul etmeyen/mezhepsiz bir zümre türedi.” Ben bize laf gönderdiğini düşündüm.
Zeynep: Yahu “Biz atalarımızdan böyle gördük” diye hiç kitaplarının ne dediğine bakmayanlara, Kur’an’a zıt olsa bile körü körüne mezhebine uyanlara biz Kur’ansızlar diyor muyuz?
Necla: Sakin ol arkadaşım. Biz Kur’an’ı anlayarak okuduğumuzda; atalarının öğretisine sarılan, onları sorgulamadan, onların hata etmelerine ihtimal vermeden aynı çizgide gitmek için çırpınan örnekleri görüyoruz. Bunları hep cahiliye müşriklerinin özellikleri zannediyoruz. Halbuki tarih boyu hiç değişmemiş evrensel bir gerçeklik bu maalesef.
Ayşe: Peygamberler bir topluma tebliğde bulunduğunda, tevhide çağırıp Allah’tan başka kutsallar edinmeyin, tabi olup razı etmek için uğraştığınız yalnız Allah olsun dediklerinde hepsi aynı tepkiyle karşılaşmamışlar mı?
Büşra: Bizim atalarımız zaten peygamberimizin sünnetine en uygun olanı, en doğruyu yapmak için uğraşmamışlar mı?
Ayşe: Kime sorsan; kendi dini hak din, ataları mübarek/dindar insanlardan oluşuyor. Kim aksine ihtimal verip sorguluyor ki? Bakın şu ayetler ne diyor:
“Onlara, Allah'ın
indirdiğine ve Peygambere gelin dendiği zaman, atalarımızın yapageldikleri
şeyler bize yeter, biz böyle bulduk derler. Fakat ya ataları da bir şey
bilmiyorlardı ve doğru yola gitmiyorlardıysa.” Maide/104
“Onlara ‘Allah'ın indirdiğine uyun’ denildiğinde, ‘Hayır,
biz yalnız atalarımızdan gördüğümüz inanç ve eylemlere uyarız’ diye cevap
verirler. Ya ataları akıllarını kullanmamış ve doğru yolu bulamayan kimseler
idiyseler?” Bakara/170
Büşra: Ne yani mezheplerin dördü de hak değil mi? Yanlış yolda olanı da mı var?
Gülsüm: Söylenmek istenen tabi ki o değil arkadaşım. Neticede onların da insan olduğunu unutmamalı. Kur’an ile çelişen bir hükümleri varsa bu insani olarak yanlış anlaşılmalardan da kaynaklı olabilir; aktarımdan, kasıtlı/kasıtsız hatalardan da kaynaklı olabilir.
Ayşe: Bir keresinde mezhepler arasındaki farkları araştırıyordum. Karşıma çıkan bir tabloda yaklaşık yüze yakın maddede ciddi farklılıklar olduğunu gördüm. Bir mezhebin helal dediğine diğeri haram diyordu. Ben dört mezhep arasında ufak tefek farklılıklar olduğunu sanıyordum. Elleri namazda bağlı tutmak veya salmak gibi mühim olmayan şeyler diyordum. Ancak gördüm ki keskin farklar varmış. Dinden dönenin veya namaz kılmayanın öldürülmesi gibi… Bakın bu çok ciddi bir farklılık diye aileme gösterip onlarla konuşacak oldum. Hemen annem “Valla ben anlamam, ben Hanefiyim. Yarın Allah sorarsa ben öyle derim.” deyip rahatsız oldu ve kalktı.
Büşra: İyi de ümmetin ihtilafında rahmettir dememiş mi peygamberimiz?
Zeynep: O zaman midye yiyen bir adam ölünce Allah ona Hanefi mezhebine göre haram işledin diye ceza mı verecek? Maliki mezhebine göre bunu suç olarak bile görmeyecek mi? Hadi bu neyse, dinden dönen veya namaz kılmayan biri öldürüldüğünde, ahirette Allah öldürenlere katil olmayan birini öldürdükleri için ceza mı verecek? Yoksa mezheplerin öngördüğü gibi tebrik mi edecek?
Necla: Ayşe’nin annesi gibi, Allah sorduğunda “ben uydum imam Şafi’ye/Hanefi’ye, vebali – günahı onların boynuna” diyerek bu yükümlülükten kurtulabileceğini düşünen var mı?
Ayşe: “Andolsun size verdiğimiz her şeyi arkanızda bırakmışsınız, sizi evvelce yarattığımız gibi tek başınıza- yapayalnız bize gelmişsiniz. ….Yanınızda şefaatçilerinizi de göremiyoruz.” Enam Suresi 6/94
“Hiçbir günahkâr bir
başkasının günah yükünü yüklenmez. Doğrusu insana çalıştığından başkası
yoktur.” Necm Suresi 53/39
Bu ayetlere bakınca böyle bir güvencemizin olmadığı kesin.
Necla: Arkadaşlar ben şu keçi mevzusunu anlamadım. Nedir, bilen var mı?
Ayşe: Rivayetlere göre, Peygamberimizin vefatından sonraki
dönemde, sahifelere, deri parçaları üzerine yazılı olan Kur’an-ı Kerim’in
ayetlerinin henüz kitap haline getirilmediği zamanda, recm ayeti Aişe
validemizin sedirinin altında iken odasına giren bir keçi tarafından yenmiş. Bu
ayeti Kur’an ayetleri içine alıp almamakta kararsız kalan sahabeden Hz. Ömer
“halkın Ömer Kur’an’a ilave yaptı demesinden çekinmesem recm ayetini tekrar
yazar ilave ederdim” demiş. Sonuç olarak ulema recm ayetinin metnini
neshedildiğine ancak hükmünün baki kaldığına karar vermişler.
Necla: Ben bu rivayeti hiç duymamıştım. Sahih mi bu?
Ayşe: Bu rivayet epey sıkıntılı. Hz. Ömer’in bu sözü söyleme ihtimali ne olabilir? Halkın kendisi hakkında söyleyeceklerinden, Allah’tan korktuğundan daha mı çok korkuyor? Böyle bir ayet olduğundan emin olsa yazmaz olur mu?
Veya Allah Kur’an’da birçok ayetinde kitabının eksiksiz
olduğunu, rehber olarak insanlar için gereken her şeyi içerdiğini bildiriyorken
bu rivayeti doğru kabul ettiğimizde Kur’an’ın eksiksizliğine gölge düşmez mi?
Gülsüm: “O zikri biz indirdik ve onun koruyucusu da bizim“ diyor Allah Hicr Suresi 15/9 ayetinde. Keçinin yemesinden korumamış olabilir mi Kelamını hiç?
Büşra: Doğru haklısınız. Peki bu Peygamberimiz a.s’ın iki kadını recm ettirdiği iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ayşe: Bazı alimlerin şu görüşte olduğunu biliyorum ve
bende öyle olduğunu düşünüyorum;
Velev ki bu rivayetlerdeki hadiseler tarihte gerçekten yaşanmışsa bile bu ayetler nazil olmadan olmuş olabilir. Yahudi kadınları kendi istedikleri için, inandıkları kitapları gereği bu şekilde cezalandırılmalarına Hz. Peygamber izin vermiş olabilir. Zira kendisine bu sayıp durduğumuz ayetler gelmiş olsa Peygamberimiz as. böyle bir uygulamaya izin vermez.
Velev ki bu rivayetlerdeki hadiseler tarihte gerçekten yaşanmışsa bile bu ayetler nazil olmadan olmuş olabilir. Yahudi kadınları kendi istedikleri için, inandıkları kitapları gereği bu şekilde cezalandırılmalarına Hz. Peygamber izin vermiş olabilir. Zira kendisine bu sayıp durduğumuz ayetler gelmiş olsa Peygamberimiz as. böyle bir uygulamaya izin vermez.
Elimizde bunca ayet varken ve hiçbiri recmi emretmiyorken
İslam dini adına recmederek öldürmek büyük bir zulümdür.
Geri dönüşü olmayan, pişman olup kendini düzeltmeye, ıslah olmaya kapıyı kapatan bir cezadır bu.
İlgili ayetlerin sonlarında Allah, "vazgeçer kendilerini düzeltirlerse, siz de vazgeçin", "tövbe ederlerse aleyhlerine bir yol aramayın", "gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyip merhamet edendir" gibi ifadeler ile "af kapısının" her zaman açık olduğunu bildirir.
Geri dönüşü olmayan, pişman olup kendini düzeltmeye, ıslah olmaya kapıyı kapatan bir cezadır bu.
İlgili ayetlerin sonlarında Allah, "vazgeçer kendilerini düzeltirlerse, siz de vazgeçin", "tövbe ederlerse aleyhlerine bir yol aramayın", "gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyip merhamet edendir" gibi ifadeler ile "af kapısının" her zaman açık olduğunu bildirir.
İslam dini insanların öldürülmesine değil, onların yaşatılıp
iyileştirilmesine/ıslah edilmesine çabalamamızı emreder.
Yorumlar
Yorum Gönder